MESCİDLERE GELMENİN VE MESCİDLERDE DURMANIN ÂDABLARI

Yeryüzünde bulunan bütün câmi ve mescidler AllahûTeâlâ (c.c.) evi olan Kâbe’nin birer şubesidir. Yâni özetle câmi ve mescidler AllahûTeâlâ (c.c.) nın evidir. Böylesi önemli bir makama ve işleve sahip olan câmi ve mescidlere girerken, çıkarken ve orada bulunurken bazı kurallara uymak; bu mekânların nezâket ve nezâhatine mâni olacak, saygınlığını zedeleyecek söz ve davranışlardan uzak durmak gerekir. Ayrıca böylesi kutsal mekânlara girerken ve çıkarken, Peygamber efendimiz (s.a.v.)den nakledilen duâ örneklerini okumak önem arz etmektedir. Şöyle ki:

 

 

Bir mescite sağ ayakla girilir, Hz. Peygamber (s.a.v.) mescidlere girerken sağ ayağı ile girerdi. Mescidlere girerken önce Resulullah (s.a.v.)e salâtü selâm getirilir.

اَللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى سَيِّدنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ سَيِّدنَا مُحَمَّدْ

Okunuşu: “Allahûmme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin ve Alâ Eli Muhammed”

dedikten sonra:

اَللَّهُمَّ افْتَحْ عَلَيْنَا اَبْوَابَ رَحْمَتِكَ

“Allahümme’ftah aleynâ ebvâbe rahmetike” (Allahım, bizlere rahmet kapılarını aç)” diye dua edilir. (Tirmîzi, Salât, 231)

 

Mescidlere girildiğinde iki rekat “tahiyyetü’l-mescid” (câmiye hürmet) namazı kılmak Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetidir. (İbn Kesir, Tefsir, V, 106) (Nebi BOZKURT)

 

*Camilerde sadece ve sadece Allah’a ibadet edilir. Kur’an-ı kerimde şöyle buyrulmaktadır:

وَأَنَّ الْمَسَاجِدَ لِلَّهِ فَلَا تَدْعُوا مَعَ اللَّهِ أَحَدًا

“Şüphesiz mescitler, Allah’ındır. O halde, Allah ile birlikte hiç kimseye kulluk etmeyin” (Cin, 72/18)

 

*Camilere giderken en temiz elbisemizi giymeye özen göstermeliyiz. İnsanları rahatsız edici her türlü şeylerden uzak durmalıyız. Ayrıca camiler ve mescidler temiz tutulmalıdır.

 

Yağlı, kirli ve pis kokan iş elbisesiyle, kirli ayakla camiye gelip halkı rahatsız etmemelidir! Bazıları sigara kokusundan da rahatsız olur. Onun için ağzında ve elbisesinde sigara kokanlar da temizleyip, kokuyu giderdikten sonra camiye gelmelidir. Çıplak ayakla namaz kılmak Hanefi’de mekruhtur. Çorabı kirli olan ve temiz çorap da bulamayan kimse, halkı rahatsız etmemek, yani haram işlememek için çorapsız namaz kılabilirse de, mekruh işlememek için daha önceden tedbir alıp, eski de olsa, temiz çorapla camiye gelmelidir.

Camilere elbiselerinden herhangi bir şey düşürmemeye özen göstermelidir.

Cami temizliğiyle meşgul olmak Yüce Rabbimizin emrini yerine getirmektir. Kur’an-ı Kerimde Allah-u Teala Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’e şöyle emirde bulunmaktadır:

وَعَهِدْنَا إِلَى إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ أَن طَهِّرَا بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْعَاكِفِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ

“İbrahim ile İsmail’e ‘Tavaf edenler, orada ibadet için itikafa çekilenler, rüku ve secde edenler için evimi temizleyin’ diye emir vermiştik.” buyurmaktadır. (Bakara, 2/125)

Fıkıh kitaplarımız da yazdığına göre;

“Bir kişi, mü’minin mescide düşen tek bir sakalını mescidi temizlemek niyetiyle yerden alsa, AllahûTeâlâ (c.c.) nın ona cennette vereceği Hurinin mihrini peşin ödemiş olur” buyrulmaktadır.

 

Ayrıca Allah’ın evlerini temiz tutmakla Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’in sünnetini yerine getirdiğimizi de unutmamalıyız.

Müslümanların vücutları, elbiseleri, çamaşırları, yemekleri temiz olur. Temiz olunca da mikrop ve hastalık bulunmaz. Kur’an-ı kerimde:

إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ التَّوَّابِينَ وَيُحِبُّ الْمُتَطَهِّرِينَ

“Allah tevbe edenleri ve tertemiz olanları sever” buyurmaktadır. (Bakara Sûresi, 2/222)

Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
“Müslümanlık temizlik dinidir. Temiz olun! Cennete ancak temiz olanlar girer.” (Deylemi)

 

Evliyadan bir zat, diz üstü oturmakla yorulmuş, biraz da bağdaş kurayım demiş. Bağdaş kurup otururken:

“Köle efendisinin yanında böyle mi oturur?” diye bir ses gelir. O da artık ömür boyu hep diz üstü oturur. Kul olan da zaruret olmadıkça, Rabbinin huzurunda edepli oturmaya çalışmalıdır.

 

Câmi ve mescid âdâbı hakkında AllahûTeâlâ (c.c.) Kur’ân- ı Kerîm de:

يَا بَنِي آدَمَ خُذُواْ زِينَتَكُمْ عِندَ كُلِّ مَسْجِدٍ

“Ey Âdem oğulları, her mescidde zînetlerinizi takının”  buyurmaktadır. (Araf, 7/31)  “Zînet”ten maksat edeptir. Câmilerin ilk yapılış gayesi Allah’a ibadettir. Bu bakımdan ibadet esnasında, cemaati rahatsız edecek derecede yüksek sesle konuşmak, soğan-sarmısak gibi kokusu çirkin görülen şeyler yenilerek câmiye gelmek, safları çiğneyerek ileriye geçmeye çalışmak vb. davranışlar hoş karşılanmamıştır. Konuyla ilgili olarak Câbir (r.a.) den rivâyet edildiğine göre Peygamber efendimiz (s.a.v.):

مَنْ أكَلَ بصَلاً أَوْثُوماً فَلْيَعْتَزِلْنَا أوْ فَالْيَعتَزِلْ مَسْجِدَنَا، وَلْيَقْعُدْ فِى بَيْتِهِ،

Kim sarımsak veya soğan yerse bizden uzak dursun, mescidimizden de uzak dursun ve evinde otursun. . (Buhârî, Et’ime 49, Salât 160, İ’tisâm 24; Müslim, Mesâcid 76, (564); Ebû Dâvud, Et’ime 41, (3822);  Tirmizî, Et’ime 13, (1807); Nesâî 

 

“Bazan Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’a içerisinde yeşil sebzeler bulunan tencere getirildi de onda koku bulur ve) sorardı.

Kendisine sebze nevinden ne olduğu haber verilince, tencereyi, beraberindeki arkadaşlarından birini göstererek ona vermelerini söylerdi.  Aleyhissalâtu vesselâm, onun yemekten çekindiğini görünce:”Sen bana bakma, ye! Zira ben senin gibi değilim, senin konuşmadığın (meleklere) konuşuyorum” derdi. (Buhârî, Et’ime 49, Salât 160, İ’tisâm 24; Müslim, Mesâcid 76, (564); Ebû Dâvud, Et’ime 41, (3822);  Tirmizî, Et’ime 13, (1807); Nesâî, Mesâcid 16 (2, 43).]

 

Yine Câbir (r.a.) den rivâyet edilen bir hadîsi şeriflerinde Peygamber efendimiz (s.a.v.):

مَنْ أكَلَ مِنْ هَذِهِ الْحَضْرَاوَةِ؛ اَلثُّوُمِ وَالْبصَلاِ وَالكُرَّاثِ وَالْفُجْلِ فَلَا يَقْرَبَ النَّ مَسْجِدَنَا فَاِنَّ الْمَلَائِكَتَ تَتَأَذَّى مِمَّا يَتَأَذَّىمِنْهُ بَنُوآدَمَ

 

“Her kim bu yeşilliklerden; sarımsak, soğan, pırasa ve turptan bir şey yemişse, sakın bizim mescidimize yaklaşmasın.

Zîrâ, muhakkak ki Âdemoğlunun eziyet duyduğu şeylerden meleklerde rahatsız olur. (Müslim, Mesâcid no:72, 1/394)

Zira AllahûTeâlâ (c.c.) Kur’ân-ı Kerîm de:

مَا يَلْفِظُ مِن قَوْلٍ إِلَّا لَدَيْهِ رَقِيبٌ عَتِيدٌ

“İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında (yaptıklarını) gözetleyen, dediklerini kaydeden bir melek hazır bulunmasın.” (Kâf Sûresi, 50/18) 

 

Hz. Câbir (r.a.) den rivayet edildiğine göre Peygamber efendimiz (s.a.v.):

“Sizden biri gece namaz kılmak için kalktığında misvak kullansın. Zira bir kimse namazında Kur’an okurken bir melek ağzını onun ağzına dayar ve o kimsenin ağzından bir şey çıkmaz ki, o meleğin ağzına girmiş olmasın.” buyurmuştur. (Râ’muzu’l-Ehâdîs) 

 

Mescitlerde yüksek sesle ve dünya kelâmı konuşmak mekruhtur. Ancak vaiz, hatib ve öğrencilerine ders vermekte olan üstad sesini duyurmak için yükseltebilir. Namaz kılanlara zarar vermemek şartıyla Kur’ân-ı Kerîm okuyanların veya Allah’ı zikredenlerin seslerini yükseltmeleri caizdir.

 

PEYGAMBER EFENDİMİZ (S.A.V.) MESCİDLERDE DÜNYA KELÂMI KONUŞANLAR HAKKINDA ŞU UYARIYI YAPMIŞTIR:

يَأْتِنِى عَلَ النَاسِ زَمَانٌ يَكُونُ حَدِيثُهُمْ فِى مَسَاجِدِهِمْ اَمرَ دُنْيَاهُمْ لَيْسَ لِلَّه تَعَالَى فِيهِمْ حَاجَةٌ فَلَا تُجَالِسُوهُمْ

 “Bir zaman gelecek, mescidlerde dünya işlerini (boş lâfları) konuşacaklar, AllahûTeâlâ (c.c.) katında (mescidlerde konuşulan boş lafların ve o lafları konuşanların) hiçbir değeri yoktur. Sakın (siz mescidlerde dünya işlerini) konuşanlarla düşüp kalkmayın (onlarla arkadaşlık edip günahta ortak olmayın)” buyurmuştur. (Beyhakî, Şu’âbû’l-İmân, no:2701, 4/387;Îbni Ebî Âsım, ez-Zühd, no:284)

 

Camide sessiz olmak gerekir. Hele hiç tartışma, dedikodu ve gıybet kesinlikle yapılmamalıdır

 

اَلْحَدِيثُ فِى الْمَسْجِدِ يَأْكُلُ الْحَسَنَاتِ كَمَا تَأْكُلُ الْبَهِيمَةُ الْحَشِيشَ

 

“Hayvanın otu yediği gibi mescidde dünya kelâmı konuşmak da sevabları yer (bitirir) buyurmuştur. (İsmâil Hahhı Bursevî, Ruhûl Beyân Tefsîri, 3/400)

 

Çok çok gerekmedikçe ve özellikle vaaz verilirken veya namaz kılanlar,zikir halinde olanlar varken dünya kelamı etmemek gerekir. Yine Peygamber efendimiz (s.a.v.) konuyla ilgili bir başka hadîsi şerflerinde:

اَلْحَدِيثُ الدُّنْيَا فِى الْمَسْجِدِ وَفِى مَجْلِسِ الْعِلْمِ وَعِنْدَالْمَيِّتِ  وَفِى الْمَقَابِرِ وَعِنْدَالْاَذَانِ وَعِنْدَ تِلَاوَةِالْقُرْآنِ يُحْبِطُ ثوَابَ عَمَلِ ثَلَاثِينَ سَنَةً

 “Mescidde , ilim meclisinde, ölünün yanında,kabristanlarda, ezan okunurken ve Kur’ân tilâvet edilirken dünya kelâmı konuşmak, kır senelik amelin sevabını mahveder” buyurmuştur. (İsmâil Hahhı Bursevî, Ruhûl Beyân Tefsîri, 3/400)

 

Yine Cami ve mescid de konuşmak, gülmek, şakalaşmak sevapları yok eder. Hadisi şerifte buyuruldu ki:

“Mescitte dünya kelamı söyleyenin ağzından kötü bir koku çıkar. Melekler:

“Ya Rabbi, bu kulun mescitte söylediği kelamdan dolayı, ağzından çıkan fena koku bizleri rahatsız ediyor” derler. Hak teâlâ da buyurur ki: 

“İzzim celalim hakkı için, onlara büyük bela veririm.” (Ey Oğul İlmihali)

 

Hz. Ömer (r.a.) mescidde yüksek sesle namaza niyet eden bir adamı dövmüştür (İmâmı Gazâlî,İhyâu Ulûmi’d-Dîn, I. Cild, sh:420, Bedir Yayınları)

 

CAMİDE SAFLARI YARA YARA ÖNE GEÇMEMEK

 

Câmi ve Mescid adablarından biride ön safta namaz kılmanın faziletine nâil olabilmek için safları yara yara, cemaate eziyet vererek ön safa geçmemektir. Nitekim Mu’az (r.a.) dan rivayet edildiğine göre Peygamber efendimiz (s.a.v.):

 

مَنْ تَخَطَّى رِقَابَ النَّاسِ يَوْمَ الْجُمُعةِ التُّخِذَ جِسْرًاالَى جَهَنَّمَ

 

“Her kim Cuma günü insanların boyunlarını çiğne(yerek ileri geçer)se, o kişi cehenneme (gidenlerin kensini çiğneyeceği bir) köprü yapılır” buyurdu. (Tirmîzi, Salât, 369, NO:513, 2/388; İbni Mâce, Salât:88, 1116, 1/354)

 

Enes İbni Mâlik (r.a.)den rivayet edildiğine göre Peygamber efendimiz (s.a.v.) bir adama:

“Muhakkak ki ben seni insanların boyunlarını çiğnerken ve onlara eziyet ederken gördüm. Kim bir Müslümana eziyet ederse, gerçekten obana eziyet etmiş olur. Her kimde bana eziyet etmişse, şüphesiz o AllahûTeâlâ (c.c.) ya eziyet etmiş olur” buyurdu. (Taberânî,el-Mu’cemu’s-sağîr, 1/168; Müziri, et-Terğîb, no:1077, 1/376)

 

CÂMİ VE MESCİDDE BİR MÜ’MİNE EZİYET VERMEMEK

 

Câmi ve Mescidde bir mü’mine eziyet etmemeye özen göstermek, cemaat sevâbını kazanmak için Câmi ve Mescidler de riâyet edilmesi gereken şartların en önemlilerindendir.

Nitekim Ebû Hureyre (r.a.)den rivayet edildiğine göre Peygamber efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

وَالْمَلَائِكَةُ تُصَلِّ عَلَى اَحَدِكُمْ مَا دَامَ فِي مُصَلَّاهُ الَّذِي يُصلِي فِيهِ:”اَلَّهُمَّ صَلِّ عَلَيْهِ،  اَلَّهُمَّ الرْحَمْهُ ” مَالَمْ يُحْدِثْ فِيهِ، مَالَمْ يُؤْذِ  فِيهِ

“Sizden biriniz, namaz kıldığı namazgâhın da durduğu sürece orada abdest bozmadıkça ve orada (sözüyle veya davranışıyla bir insana) eziyet etmedikçe melekler ona:

‘Ey Allah! O (kulu)na salât eyle (feyiz yağdır), Ey Allah! O (kulu)na rahmet et (acı) diye duâda bulunurlar.” (Buhâri, Buyû’:49, no:2119 sh:370; Ebû Dâvud, Salât no:559, 1/378)

 

NAMAZ KILANIN ÖNÜNDEN GEÇMEMEK

 

Ebû Cûheyn (r.a.) den rivayet edildiğine göre Peygamber efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

لَوْيَعْلَمُ الْمَرُّ بَيْنَ يَدَيِ الْمُصَلِّى مَاذَا عَلِيْهِ لَكَانَ اَنْ يَقِفَ اَرْبَعِينَ خَيْرًا لَهُ مِنْ اَنْ يَمُرَّ بَيْنَ يَدَيْهِ

“Namaz kılanın önünden geçen kişi, üzerinde ne (kadar vebal) bulunduğunu bilecek olsaydı, elbette kırk (gün veya ay yahut sene) durması(orda beklemesi) onun önünden geçmesinden kendisi için daha hayırlı olurdu” buyurmuştur. (Buhâri, Salât:

101, no:510, sh:112; Müslim, no:261, 1/363)

 

Yine Abdullah İbni Amr (r.a.) dan rivayet edildiğine göre Peygamber efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

لَأَنْ يَكُونَ الرَّجُلُ رَمَدًا يُذْرَى بِهِ خِيْرٌ لَهُ مِنْ اَنْ يَمُرَّ بَيْنَ يَدَيْ رَجُلٍ مُتَعَمِّدًا وَهُوَ يُصَلِّى

“Bir adamın saçıp savrulan bir kül olması, namaz kılan bir adamın önünden kasten geçmesinden kendisi için daha hayırlıdır.” (İbni Abdi’l-Berr, et-Tehmîd, Münzirî, et-Terğîb, no:383, 1/278)

Tabi burada namaz kılacak olan kişi de, namaza insanları gelip geçtiği bir yol üstüne veya benzeri yerlere durmamalıdır.

 

BİRİNİN YÜZÜNE DOĞRU NAMAZA DURMAMAK

 

Namaz kılmak gibi faziletli bir ibadeti yerine getirerek bir çok müjdeye nâil olabilmek için, birinin yüzüne doğru namaza durarak onu, dolayısı ile de kendisini, bedbaht etmemeye dikkat etmemesi gerekir. Nitekim haberde vârid olduğuna göre Peygamber efendimiz (s.a.v.):

مَا اَفْلَحَ وَجْهُ صُلِّيَ اِلَيْهِ

“Kendisine doğru namaz kılınan hiçbir yüz iflâh olmamıştır” buyurmuştur. (Nu’man el-Âlûsî, Ğâliyetü’l-mevâiz, sh:148)

 

SAFLARI DÜZGÜN YAPMANIN FAZÎLETLERİ

Şunu çok iyi bilmek gerekir ki, cemaatle namaz kılarken safları çok düzgün yapmak gerekir. Şöyle ki namaz kılanlardan hiç biri işleri geri olmamalıdır, hatta bütün safları düzeltmek lâzımdır. Nitekim Peygamber efendimiz (s.a.v.) evvelâ safları düzeltir sonra namaza dururdu.

Enes (r.a.)den rivayet edildiğine göre Peygamber efendimiz (s.a.v.):

سَوُّواصُفُفَكُمْ فَاِنَّ تَسْوِيَةَ الصُّفُوفِ مِنْ اِقَامَةِالصَّلَاةِ

 “Saflarınızı düzeltin, çünkü safları düzeltmek, gerçekten de namazı hakkıyla kılmaktandır” buyurdu. (Buhârî, Ezân:74; Müslim, Salât:28)

 

Câbir İbni Semûre (r.a.)den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem evinden çıkıp yanımıza geldi ve şöyle buyurdu:

 

أَلا تَصُفُّونَ كما تُصُفُّ الملائِكَةُ عِنْدَ رَبِّهَا ؟ » فَقُلْنَا : يا رسُولَ اللَّهِ وَكَيْفَ تَصُفُّ الملائِكةُ عِند ربِّها ؟ قال : « يُتِمُّونَ الصُّفوفَ الأُولَ ، ويَتَراصُّونَ في الصفِّ

- “Meleklerin Rableri huzurunda saf bağlayıp durdukları gibi saf bağlasanız ya!”

Bunun üzerine biz:

- Yâ Resûlallah! Melekler Rablerinin huzurunda nasıl saf bağlayıp dururlar? diye sorduk. Şöyle buyurdu:

- “Onlar öndeki safları tamamlayıp birbirine perçinlenmiş gibi bitişik dururlar.”

(Müslim, Salât 119. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 93; Nesâî, İmâmet 28; İbni Mâce, İkâmet 50)

 

Rivayete göre AllahûTeâlâ (c.c.) Musa (a.s.) Cebrâil (a.s.)ın kanadına bindirtib, Hz. Musa (a.s.) ile konuştuğu makama getirttirdi. Bir Cuma günü AllahûTeâlâ (c.c.) Musa’ya (a.s.) Tevrat’ı verdi. Musa(a.s.) Tevrat’a bakınca, orada  Muhammed Mustafa (s.a.v.)’nın ümmetlerinin vasıflarını gördü ve dediki;

“Yâ rabbi! Bir kavim gördüm ki ne zaman bir hayır iş işleseler, onlara bir yerine on sevap verirsin. Ne zaman  ki kötübir amel, bir günah işleseler, bir yerine bir günah yazarsın. O kavmin (ümmetin) Mushafları yüreklerinde taşırlar. (Cemaatle namaz kılacakları zaman) Namazda da melekler gibi saf tutarlar. (Bu hasletlerini, bu amellerini çok beğendim) Yâ Rabbi, Onları bana ümmet eyle”  diye dua edince, AllahûTeâlâ (c.c.) Musa’ya (a.s.):

“Yâ Musa! O ümmetletler Muhammed Mustafa’mın ümmetleridir” buyurdu. Musa (a.s.) Muhammed Mustafa’ya (s.a.v.) ve O’nun ümmetlerine verilen hediyelerine ve faziletlerine şaşırıp kaldı ve AllahûTeâlâ (c.c.)’ya el açıp:

“Yâ Rabbi, benide Muhammed Mustafa’ya (s.a.v.) ümmet eyle” diye duada bulundu. (Ahmed Bîcan (rah.a.) Envâru’l-âşıkın, sh:175-176)

 

İbni Ömer (r.a.)den rivayet edildiğinev göre Peygamber efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Saflarınızı tüz tutun, omuzlar(ınızı) bir hizaya getirin, boşlukları kapatın. (Safları düzeltmek için size el atan ve ileri geçen) kardeşlerinizin ellerine boyun eğici olun.

       (Safları boş bırakarak) şeytana (aranızda) açıklıklar bırakmayın. (Cemaate gelerek ön saftaki boşluğu doldurarak) safı birleştiren kimseyi AllahûTeâlâ (rahmetine) ulaştırır. (Cemaate gelmeyerek veya ön safın boşluğunu doldurmayarak veya safın ortasına bir engel koyarak) safı kesenide AllahûTeâlâ, (o engin rahmetinden uzak edip) keser. (Nesâî, İmâme:31; Ebû Dâvûd, Salât,:93, no:666)

 

Enes İbni Mâlik (r.a.) den rivayet edildiğine göre Peygamber efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

 

“Saflarınınzı aralarına kurşun dökülmüş gibi sıklaştırın ve safları biribirinr yaklaştırın, boyunlarınızı bir hizaya getirin. Canım (kudret) elilnde olan (Allah)a yemin ederimki, şüphesiz ben şeytanların, siyah ve küçük koyunlar gibisaf aralıklarından içeri girdiklerini elbette görüyorum” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Salât,:93, no:667; Nesâî, İmâme:28)

 

BİRİNCİ SAFTA NAMAZ KILMANIN FAZÎLETLERİ

Camiye girince ön safa durmalı, yaşlılar var diye geride durmamalı! Birinci safta yer varken, ikinci safta durmak mekruhtur.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

 

يُكْتَبُ الَّذِى خَلْفَ الْاِمَامِ بحِذائِهِ مِئَةُ صَلَاةٍ، وَلِلَّذِى فِى الْجَانِبِ الْاَيْمَنِ سَبْعٌ وَ سَبْعُونَ صَلَاةً، وَلِلَّذِى فِى الْجَانِبِ الْاَيْسَرِ خَمْسُونَ صَلاةً، وَلِلَّذِى فِى سَائِرِ الصُّفُوفِ خَمْسٌ وَ عِشْرُونَ صَلَاةً

“İmamın arkasında durana 100 namaz sevabı vardır, onun sağındakilere 75 namaz sevabı vardır, solundakilere 50 namaz sevabı vardır ve diğer saflardakilere de 25 namaz sevabı verilir.” (Şir’a; İsmâil Hahhı Bursevî, Ruhûl Beyân Tefsîri, 1/373-374)

 

 

Yine Hadisi şerifte rivayet edildiğine göre Peygamber efendimiz (s.a.v.):

إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى اَهلِ الصِّ الْأَوّلِ، قَالُ يَا رَسُولَ الَّلهِو عَلَى الثَّانِى قَالَ؛ وَعَلَى الثَّانِى

“Şüphesiz AllahûTeâlâ (c.c.) ve melekleri birinci safın ehline salât (rahmet ve istiğfar) ederler”.

Bunun üzerine: “Yâ Rasûlallah! ikincisinedemi?dediklerinde:

“İkinci fafa da (aynı salatıyaparlar) buyurdu. (İbni Hicâzî, Tuhfetü’l-ihvân, sh:63)

 

Ancak sürekli arka saflarda durmak, sadece sevablardan mahrum bırakmakla kalmaz, bilakis maddi ve manevi gerilemelere sebep olur. Hatta erka saflarda namaza durmada ısrarcı olanlar için cehennemde geri bırakılma dahi söz konusudur

Nitekim ebû Sâ’id el-Hudrî (r.a.)den rivayet edildiğine göre Peygamber efendimiz (s.a.v.) ashâbdan namazlarda saflardan geri kalma durumunu görünce şöyle buyurmuştur:

لَا يَزَالُ قَوْمٌ يَتَأَخَّرُونَ عنِ الصَّفِّ الْاَوَّلِ حَتَّى يُؤَخِّرَهُمُ اللَّهُ فِى النَّارِ

 “Bir topluluk birinci saftan sürekli geri kala kala nihâyet AllahûTeâlâ (c.c.) onları cehennemde geri bırakacaktır.” (İbni Hicâzî, Tuhfetü’l-ihvân, sh:63) 

Yorumlar

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>