Nefsin Yaratılışı ve Mertebeleri

Hak Sübhanehü Ve Teala (CC) Hzleri ne zaman ki nefsi yarattı, ona: “Beni bildin mi” diye sordu “Nefse ve onu (İnsan biçiminde) düzenleyene; Sonra da o nefse isyanını ve itaatini öğretene ki,Muhakkak (ALLAH’ın (CC) küfür ve isyandan) temizlediği nefis kurtulmuştur”[1]

Yüce ALLAH (CC) Hzleri nefse: “Ben kimim, ve sen kimsin?” diye sordu Nefs cevap verdi: “Sen sensin, ben de benim” Nefs, ALLAHü Teala (CC) Hzleri’nin huzurunda senlikbenlik davasında bulunduğundan beri bu davayı bırakmamıştır

Bunun üzerine Hak Celle ve Ala Hzleri nefse hışım eyledi ve o hışmın pırıltısından Cehennem yaratıldı Buyurdu ki: “Cehennemi üç bin yıl yaksın ve ısıtsınlar” Cehennem öyle karardı ve karanlık oldu ki, cehennemin içinde göz gözü görmez oldu Ve iyice ısındı Hak Teala (CC) Hzleri’nin buyruğu ile nefsi Cehennemin içine attılar Orada bin yıl yandı Sonra Cehennemden çıkararak Hakk’ın (CC) huzuruna götürdüler, yine soruldu: “Ey nefs! Bildinmi? Sen kimsin? Ben kimim?” Nefs yine cevap verdi: “Ben benim, Sen sensin”

Hak Teala (CC) Hzleri buyurdu, bin yıl daha Cehennemde yaktılar Yine aynı soru soruldu ve aynı cevap alındı Götürüp bin yıl daha yaktılarCehennemde azab ettiler, aynı cevabı tekrarladı Görüyor musun? Nefsi emmare üç bin yıl Cehennemde yandığı halde senlikbenlik davasından vazgeçmedi

Bu defa Hak Teala (CC) Hzleri gıdasının kesilmesini irade buyurdu, gıdasını kestiler Aradan üç gün geçmeden nefs feryada başladı “Beni Rabbıma götürün” dedi Cehennem ehli buna şaşıp kaldılar Kendi kendilerine: “Bu ne acep sırdır ki, bu nefs üç bin yıl Cehennemde yandı, türlü türlü azaplar gördü de bir kere ‘Rabbim Sensin’ demedi, Senlik benlik davasından vaz geçmedi, üç gün gıdası kesilmekle ‘Beni Rabbime götürün Bana mevlam gerektir, başka hiçbir birşey gerekmez’ demeye başladı”

Cehennem Malikleri Hak Teala Hzlerine niyaz ettiler: “İlahi Sen Allamül Guyubsun (CC) (Gaibleri bilicisin) Şu nefs cehennemde üç bin yıl yandı da hiç kimseye baş eğmedi Şimdi üç gün aç kalınca ‘Beni Rabbime götürün’ diye feryada başladı” dediler Hak Teala (CC) Hzleri nefsi Huzuruna getirmelerini irade buyurdu ve nefse sordu: “Ya nefs! Bildin mi? Ben kimim ve sen kimsin?” Nefs bu defa şu cevabı verdi: “Sen benim Mevlamsın ben senin zaif kulunum”

Hak Teala’nın (CC) nefse bu şekilde muamele yaptırmasından muradı, nefsi açlıktan başka hiçbir şeyin acze düşüremeyeceğini ve kulluk mak—– getirilemeyeceğini bildirmektir Şunuda iyi bil ki, az yemek gönlü saflaştırır Nefsin karanlık ve bulanıklığını giderir Kişinin zihni pak ve kuvvetli olur Gönül yumuşak olur Açlık kişinin gafletini giderir

Az yiyen kişiler ibadet taatlerinden zevk ve lezzet bulurlar Zikirden tesbihten Namazdan, Oruçtan ve bütün Hakkani işlerden Sefa alırlarBütün batıllardan kaçınır az yiyenler alçak gönüllü ve merhametli olurlar Gece gündüz Hakk (CC) Hzleri’ni zikrederler, dillerinde daima hayır kelam olur Gözlerinde, gönüllerinde hikmet bulunur Kendi acizliklerini bilirler Ölümü unutmazlar, günahlarından ötürü pişman olurlar ve çok açlık çeken kişiler Arifi billah da olurlar Çok açlık çektiklerinden dolayı kendilerine Marifet kapıları açılır az yiyen kişiler, nefsani gıdalardan kesilir ve Ruhani gıdalara erişirler Gönüllerine Hakkın Muhabbeti dolar O muhabbetin nuru dimağlarına çıkar Az yemekle gönüle Hakkın Muhabbeti dolar Bu sebeple Resülüllah (SAV) Efendimiz: “Amellerin efendisi açlıktır” buyurmuşlardır

Ey Salik (Sülük eden) kişi bütün saadetler hep az yemekle az yemekten elde edilir Bütün minnetlerde çok yemekten başa gelir

Hak Teala (CC), Hz İsa’ya (AS) buyurdu: “Eğer beni görmek istersen, aç ol” O halde ebedi Saadeti isterseniz açlığı ihtiyar ediniz Şu bir kaç günlük ömürü az yemekle ve nefs mücahedesiyle geçiriniz Zira Mucizel beyanda şöyle buyrulur: “Ben nefsimi temize de çıkarmıyorum Çünkü nefis gerçekten kötülüğü şiddetle emreder Ancak Rabbimin esirgediği nefis müstesnadır Çünkü Rabbim Ğafûr’dur, Rahim’dir (CC)”[2]

Yine Resülüllah (SAV) Efendimiz buyurmuşlardır ki: “Yüksek makamlara vasıl olmanın sebepleri açlıktır”

İmdi ey kardeş açlığa kendini alıştır ve bunu mutlaka adet et Nefsine riyazat ve mücahedeyi öğret ki, mücahede insanı müşahedeye erdirirŞunu muhakkak olarak bil ki, açlık Nebilerin, Velilerin ve Salihlerin; tokluk ise kafirlerin, münafıkların ve hayvanların hasletidir

Bir beyit:

Çok yiyenlerdir ibadet etmeyen
Çok yiyenlerdir doğru yola gitmeyen
Çok yiyenlerdir bu işi başarmayan
Çok yiyenlerdir Hak (CC) didarın görmeyen
Çok yiyenlerdir nefs arzusun koyan
Çok yiyenlerdir iş bu dünyayı seven
Çok yiyenlerin olur nefsi ağır
Çok yiyenlerin olur uykusu ağır
Çok yiyenlerin olur kulağı sağır
Çok yiyenler gaflete dalmışlardır
Çok yiyenler dünyaya kalmış durur
Çok yemek kafir münafık hasleti
Çok yiyenler göre yarın mihneti
Çok yiyenlerin gözü görmez olur
Çok yiyenler Hakk’ı (CC) zikretmez olur
Çok yemeklik Ulu mihnet durur
Az yemeklik büyük devlet durur
Az yemektir Enbiyalar Hasleti
Az yiyenlere Hakk’ın (CC)inayeti
Az yiyenlerdir Hakk’a (CC) gönül veren
Az yiyendir Hakk (CC) didarin gören
Az yemekten Evliya olur kişi
Az yiyenlerden giderir teşvişi
Az yiyendir Cennete doğru giden
Az yiyendir dünü gün Taat eden
Az yiyenlerin olur nefsi halim
Az yiyenler söylese Hikmet durur
Az yiyenin baktıği ibret durur
Az yiyenlerin Hakk (CC) ile Sohbeti
Az yiyenlerindir Ali himmeti
Esrefoğlu Rumi çok yemeği ko
Az yemeği edegör sana HUUU[3]

[1] Eş-Şems S A789

[2] Yusuf S A53

[3] Müzekkin Nüfus S301,302

Nefsin Mertebeleri

Nefsin yedi sıfatı vardır Bunlar sırasıyla şöyledir:

1- NEFS-İ EMMARE
Azizim! Malum ola ki, nefsin mertebesi evvela emmaredir ki, onun ehli hayvan gibi, belki daha da kötüdür Zira, o kimsenin ruh-u sultaniyesi, nefs-i emmaresine esir olmuştur ve bu halde kaldığı için çoğu imansız gider ve cehenneme yerleşirler Zira nefs-i emmare bütün gücü ile kötülüğü emreder Yüce ALLAH (CC) Hzleri bu hususta buyuruyor: “Çünkü nefis gerçekten kötülüğü şiddetle emreder”[1] Nefs-i emmare, bütün kafirlerin, münafıkların ve fasıkların nefisleridir ki, buna ruh-u hayvani adı verilmiştir

2- NEFS-İ LEVVAME
Azizim! Malum ola ki, Cenab-ı Hakk’ın (CC) İlahi ihsanı yaver olursa, Mürşid-i Kamil’in himmeti ve kudsi kuvveti berekatı ile, ruh-u hayvaniyye, emmare sıfatından çıkarak, levvame sıfatına girer ki, bir derece ruh-u sultanın hükmü allında bulunur ve emirlerine boyun eğerFakat eline fırsat geçince dayanamaz, yine masiyyet işler Bu nefis mertebesi hususunda Yüce Mevla (CC) Hzleri buyuruyor: “Yine kasem ederim pişmankâr nefse ki, (muhakkak öldükten sonra dirileceksiniz)”[2]

3- NEFS-İ MÜLHİME
Azizim! Malum ola ki, sıfat-ı mülhimede bulunan salikin hali levvamede olan salikin hali gibi değildir Yani, nefsine levm ederek, tevbe ve istiğfar ettiği günahını, fırsat geçince kendini tutamayarak bir daha işlemesi vuku bulmaz Zira nefis bir derece daha ruh-u sultanın, hali ile hallenmiştir, artık salik tevbcsinde sabit olarak durur Bu hususta Yüce ALLAH (CC) Hzleri: “ALLAH (CC) ona fücur ve takvasını ilham etti”[3] Ayet-i Kerime’siyle bildirdiği için nefsi natıkasının adı nefsi mülhime olmuştur Bu makamda salik, sırlara vakıf olduğundan esrar ile meşgul bulunduğu cihetle bunun üstünde olan kemalden mahcup kalmıştır Bu makamın seyri ALLAH (CC) Hzleri olduğu için salikin batınında imanın hakikati zuhur etmiş olmakla müşahedelerinde masiva kalmamıştır Bu makamın alemi, ervahtır, salik arzu ettiğini görür ve tasarrufa bile kadir olur

4- NEFS-İ MUTMAİNNE
Azizim! Malum ola ki, sıfat-ı mutmainnede bulunan zevatın halleri şöyle olur: Bunlar, artık tereddütlerden ve iç kuruntulardan kurtulmuşlardırVe teslim-i külli ile teslim olmuşlardır Yani kendilerine kalb itminanı mülk olmuş, zahiren ve batınen işittiği şeyleri tereddüt etmeden kabul etmeye başlamışlardır ki, bunlar üzerine öylesine bir sebat ile sabit olur Sıfat-ı mutmainne ile sıfatlanan zevat ne vakit murakabeye otursalar, tecelli ihsan olunur Bu zevata “veli” adı verilir Bu mertebede olanlara Yüce ALLAH (CC) Hzleri Mucizel Beyan’ında şöyle hitap etmektedir: “Sonra ALLAH (CC) mü’min kimseye şöyle buyurur: ‘(Ey imanda sebat gösteren, ALLAH’ı (CC) anmakla huzura kavuşan) itaatkâr nefis Dön Rabbine (CC), (cennette sana hazırladığı nimetlere) Sen O’ndan (CC) (sana verdiklerinden ötürü) razı, O da (CC) senden (imanın sebebiyle) razı olarak Haydi gir (salih) kullarımın içine Gir cennetime”[4] buyurur Onun için bütün Ehlullah, sıfat-ı mutmainneye ayak basınca, hakikatta erginlik çağına ermiş olurlar Bundan sonra salik, Ehlullah kıdemine ayak basar ki, artık tarikatte de erginlik çağına ermiştirO zaman salik, Yüce ALLAH (CC) Hzleri’nin şu Ayet-i Kerime’sinin muhatabı olur: “Ancak ALLAH’ı (CC) zikirle kalbler mutmain olur”[5] Ayet-i Kerimedeki aşka ve muhabbete nail olur, Zikrullah ile gönlü rahat eder, kalbi mutmain olur

5- NEFS-İ RADİYYE
Azizim! Malum olsun ki, nefs-i radiyye sıfatında olan bu zatlar, yine bu hal ile bazan ilerler, bazan da gerilerler ve böylece zikrine ve fikrine devam ve sebat ederlerse, Cenab-ı Hakk’tan (CC) kendilerine teveccüh eden her şeye rıza-i külli ile razı olurlar ve onlar için keder ile sürur müsavi olur Çünkü Yüce ALLAH (CC) Hzleri onları Mucizel Beyan’ında müjdelemiştir: “Rabbine razı ve marzi olarak dön”[6]
Hitab-ı Sübhanisiyle muhatab olmak sırrına ermişlerdir ve seyr-i süluk edenler bu makamın ne olduğunu bilmişlerdir Bu makam seyr-i Fillahtır Bu makam dördüncü makamın fevkindedir Bu bakımdan “sıfat-ı radiyye” ve “radiyye” adı verilmiştir Nefisleri sıfat-ı radiyye ile sıfatlanan zatların gerileme halleri anlatıldığı gibi olur İlerleme halleri ise sıfat-ı merdiyye olur Alameti şudur ki, kendisinin devam ve sebatı, mürşidinin hüsn-ü teveccühü ve Cenab-ı Hakk’ın (CC) lütuf ve keremiyle kendisine isabet eden şeylerin hepsine razı olurlar Her şeyin Hakk (CC) Hzleri’nden geldiğini bilirler, eza ve cefalara daima sabırlı olurlar ALLAH (CC) Hzleri’nin vermiş olduğu belalara tahammül gösterirler ve: “O’ndan (CC) gelen her şey güzeldir Lütfu da hoş, kahrı da hoş” derler, “Eyvallah! Hoş geldi, safa geldi!” derler, Cenab-ı Hakk (CC) Hzleri’nden gelenleri öpüp başlarının üstüne koyarlar

6- NEFS-İ MERDİYYE
Azizim! Malum olsun ki, radiyye halleri, bir zatta alışkanlık haline gelir ALLAH (CC) Hzleri’nin korkusunda ve kendisini küçük tutmakta devam ve sebat üzere bulunursa, ihsan buyurulan imtihanlar neticesinde sadakat mührü ile mühürlenerek öyle bir derece verilir ki, kendisine bir masumiyyet hil’ati giydirilir Bu makamda olanlara hilafet-i kübra elbisesi giydirilir ve Yüce ALLAH (CC) Hzleri’nin şu Kudsi Hadis’inin sırrına mazhar olur: “Onun işiten kulağı olurum, gören gözü olurum, konuşan lisanı olurum, yürüyen ayağı olurum Benimle işitir, benimle görür, benimle konuşur, benimle tutar ve benimle yürür”[7]
Bu mertebede olanların aralarında korku ve düşmanlık kalmamış, birbirlerine alışmış ve birbirleriyle ALLAH (CC) Hzleri’nin rızası için sevişmişlerdir Bunlar birbirlerinden emin ve razı olduklarından bu makama da “sıfat-ı merdiyye” adı verilmiştir Alameti, sıfat-ı merdiyye ehlinin ilerlemelerinde gösterilen haller, o kimsede alışkanlık haline gelmiş ve her zaman böylece zuhur etmeye başlamıştır O zaman, Cenab-ı Hak (CC) Hzleri o kimseye vekil tayin olunan Kiramen Katibiyn meleklerinin ellerinden, o zatın amel defterini alır, gelmiş geçmiş küçük büyük zelleye varıncaya kadar bütün kusurlarını affeder ve masumiyyet hil’atini giydirerek, Kiramen Katibiyn meleklerine buyurur ki: “Ey Meleklerim! Bunca zamandır sizleri bu kulumun hizmetine tayin etmiştim Şimdi ben bu kulumdan razıyım Sizler razımısınız?” Onlar da şahitlik ederler ve: “Ya Rab! Bizler, bu kuluna hizmet edeliden beri zerre kadar rızana aykırı bir halde bulunmadı Bizleri üzüp bizlere eziyet etmedi Bizler de kendisinden kat kat razıyız” derler Bu hususta Yüce ALLAH (CC) Hzleri şöyle buyurur: “(Şunu da bilin ki) ALLAH (CC) dilemeyince siz (hayır ve şerri) dileyemezsiniz Çünkü ALLAH (CC) alimdir, her şeyi bilir Hakimdir, hikmet sahibidir Dilediği kimseyi rahmeti içine kor Zalimlere ise acıklı bir azab hazırlamıştır”[8]

7- NEFS-İ SAFIYYE
Azizim! Malum ola ki, ruh-u hayvanın kendisine mahsus olan yaratılışı sıfat-ı emmare ve ruh-u sultanın kendisine mahsus olan yaratılışı sıfat-ı safiyyedir Ruh-u hayvan, Cenab-ı Hakk’ın (CC) ihsanı, mürşidin himmeti ve ruh-u sultanın rağbet göstermesiyle kendi sıfatı olan emmarelikten geçer Yani başlangıcından bu hale gelinceye kadar, hayvanlık sıfatlarından arta kalan eserler de tamamen mahvolur ve ruh-u sultanın kendisine mahsus olan sıfat-ı insaniyye ile sıfatlanır Bu makamda olan salik, Cenab-ı Hakk’ın şu Ayet-i Kerime’sinin muhatabı olur: “O’nun (CC) vechinden başka her şey helak olucudur”[9] Ayet-i Kerime’sinin sırrını seyr ile müşahade eder İşte bu büyük ihsana malik olan zatlara “insan-ı kamil” denilir Sözün kısası, sıfat-ı safiyye ile sıfatlanan zatların nefisleri, ruh-u sultana döner Nefs-i hayvaniyetten eser kalmaz Bu bahtiyar insanlar tasavvuf (tarikat) yolunda çalışarak nefs-i hayvaniden tamamiyle kurtularak sıfat-ı insaniyye ile muttasıf olurlar[10]

[1] Yusuf S A53

[2] El-Kıyame S A2

[3] Eş-Şems S A8

[4] El-Fecr S A27-30

[5] Er-Rad S A28

[6] El-Fecr SA28

[7] Buhari Rikak 38 İbn Hanbel IV 256

[8] El-İnsan S A30-31

[9] El-Kasas S A88

[10] Miftahul Kulub S135